22 Kasım 2012 Perşembe

çok aşırı yoğun

Bu yıl şöyle bi rahat arkama yaslanamayacağım galiba ben. Ay şimdiden yoruldum, bıktım!
Bir de meslek okulundayım, dersler sınavlar bir de çevremde LYS'ye hazırlanmayanların rahatlığı..... İyice psikolojimi bozmaya yettiler.
Bi ara artık geleceğimi ve yaşadığım anı düşünemeyecek kadar geçmişe ve hasretine bağlanmıştım. Sadece yaşadığım güzel günleri düşünüyordum. Bana o kadar acı veriyordu ki! Bir de 1 saniye sonra yaşadığım her anın da geçmiş olması canımı daha çok yakıyordu. Her gece ağlıyordum üzülüyordum kendimi parçalıyordum! Hele 11. sınıfı düşündükçe... Adını anmak bile boğazımın düğümlenmesine yetiyordu. Bilmiyorum, belki de yeterince güzel değerlendiremedik zamanı. Ama hiç bir şey içimde kalmadı. Belki de bu yüzdendir. Her şey fazla güzeldi, bu yüzden özlenecek ve yerine yenisi koyulamayacak çok şey var.
Çook büyük ihtimalle ileride bu günlerimi gülümseyerek hatırlayacağımı biliyorum. O zaman neden şimdi üzülüyorum? Son senenin gerginliği stresi falan herhalde...
11. sınıf.... Her şeyi harika olurmu lan bi senenin? Bu kadar mı mükemmel olur :D Hayır matematik bile güzeldi yahu, ah sigmalar, matrisler, seriler..... Kurban olam ben onlara  :) (12.sınıf matematiğinden sonra....)
Bir de yıllık işi var. ''Ay Bet ben sana yazcam haberin olsun sen de bana yaz tamam mı'' ''off ben daha başlamadım ama sen benimkini yaz çabuk'' ''Bet ben sana daha uzun yazdım'' bilmem ne. 25 kişilik sınıfta herkes herkesten uzun bi yazı bekliyor. Yuh! Ben şahsen hepsinden istemiyorum ve beklemiyorum! Kırmamak için diyemiyorum da bana yazmayın diye. Bir de bunun diğer sınıfları var oooyy işim iş yani.
Bunlar tatlı telaşlar gibi geliyor ama, özellikle de en yakın arkadaşlara yazmak gerçekten başlıbaşına bi sorun. Yıllık yazmak gerçekten çok zoor :( Neyse ki büyük bir kısmını aradan çıkardım. 39 kişiden 9 kişi kaldı :)

Ha bana kalsa yazacağım kişiler iki elimin parmaklarını geçmez. Her sayfada adımın  gözükmesini HİÇ istemiyorum. Belki son anda bi sürpriz yapıp hepsininkini iptal ederim :D bağane yia.

26 Ağustos 2012 Pazar

babayla yaşanan komik diyaloglar

gazoz almış
babam: Al şunu dolaba koy.
(buzdolabından bir şey düşer)
babam: yavaş ya şerbet yaptın onu dök diye mi verdim eline!
ben: ya düşürmedim buzdolabını açtım bi şey düştü.
babam: iyi ben yine de bağırayım da.

***
gribim, o yüzden dediklerim yanlış anlaşılabiliyo :D
babam: git bana iyi kesen bi makas bul hadi
ben: baba bu evde makasla en son işi olan benim
babam: hadi hadi bulamazsan anneni Mehmet'i falan ararsın
ben: ben niye arıyorum sen ara ya!
babam: selena mı?!

yine ben

içimden geldi :D bi de fotoğraflarıma bakarken dedim ki 'ne güzel çekmişim de bunlar faceye koyulmaz, ask.fm de işi yok, twitter'a koyulurdu ama onu da kapattık, ama blogum hala duruyo ona koyarım :) ' sonra dedim bari gireyim şuna bi :)
 çok gülücük kullanıyorum ama aslında normalde 32 diş gülen bi insan değilim :D sadece burada nedense öyle oluyo :D
 takip ettiğim bi kızın bi yazısına bi yorum gelmişti. çok boş şeyler yazıyosun şiir değil günlük değil hiç bi anlamı yok resmen vakit alıyo diye. öyle sinirlenmiştim ki. çünkü kızı zevkle takip ediyodum ve yazdıklarını okumaktan zevk alıyordum. biz buna daha kısa olarak, düşünceleri uyuşmak diyoruz :)
beni çok etkilemişti acaba benim için de mi öyle düşünüyorlar diye falan. ama sonra dedim ki 'banane ya kim nasıl ne düşünürse düşünsün ben yazmayı seviyorum. okuyan okur.' Sonra anam ben bi değiştim bi değiştim kimsenin ne dediğini takmaz umursamaz oldum :D en doğal hallerimi göstermekten çekinmemeye başladım falan :D o yüzden mutluyum yani kaygı sıfır :)

12 Haziran 2012 Salı

blogun bi anlamı yok lan. hiiç bi şey yok. faydalanan yok. keyifsiz çok tatsız bi yer oldu burası. zaten okuyan da yok. Kendimle konuşuyomuş gibi hissediyorum. Ki öyle zaten :) Her şey buraya kadarmış, elveda blog artık yazmayacağım..:D
yok ya şaka bi yana belki yazarım ara sıra ama istediğim gibi olmadı burası bi şeyler eksik. Veya ben bunu amacına uygun kullanamadım. 12  izleyicim: sizi de çok seviyom ama var mısınız yok musunuz belli değil :D
Allah hepinizden razı olsun çoğalıp çoğalıp beni mutlu ettiniz :) Ama boş şeyler yazıyorum o yüzden iyi bakın kendinize ben yoğum :)


15 Mayıs 2012 Salı

yazıyı küt diye bitirmek, başlık bulmaya vesiledir.


bayağı da oldu da, ben anca yazıyorum :) öyle yani güzel bi  eve taşındık.
benim bugün kendimi çekiştiresim var.
Ailemin Samsun'u kazanmam gerektiği şeklinde uyguladıkları psikolojik baskıdan kendimi çok kötü hissediyorum. O kadar kötü hissediyorum ki, sınava daha bir yıl var, ama ben bir an önce burdan defolup gitmek istyiyorum. bu şu anki ruh halimle ilgili değil, aksine şu an çok da mutluyum buna rağmen böyle düşünüyorum. İzmir'e gitmek istiyorum.Hiç gitmememe rağmen benim için nedense çok ayrı bir yeri var.
Daha bile uzaklaşasım var da, işte o kadarına da cesaret edemiyorum.
(bu konu uçsuz bucaksız ve malesef sonuçsuz bir konu böyle..)
Cesaret demişken, lan ben ne kadar cesaretsiz bi insanım. Hiç bir şeye cesaret edemiyorum, doğruluk cesaret oyununda hep doğruluğu seçen gıcık tiplerdenim.Aman hiç bir şey ters gitmesin, bir şeyler bozulunca ben ve vücudum da yanlış tepkiler veriyoruz :D bkz. ygs stresinden şimdiden burnumun kanaması.
Ah bu eğitim sistemi yedi bitirdi hepimizi!
Zaten o ygs stresinden ölen kızdan da çok etkilenmiştim. Üstelik kız bizim yan okuldandı. O kızdan sonra vallahi ben de öyle olacağımı düşünmeye başladım. Ve hatta bi ara sanki son bir yılımı yaşıyormuş gibi yaşamaya karar verdim. Ki  hep öyle yaşamalıyız bence de ben yapamam. Bir gün anneme babama söylemeden dersaneye gitmememekten bile nasıl korktum. Sanki ne yapacaktım? Uyuşturucu çetesiyle mi buluşacaktım? Veya sevgilimle sahilde iş mi pişirecektim? Yanımda aynı zamanda yan komşum da olan arkadaşımla mal mal dolaşacaktık.
Bir gün de zor bir sınava hiç hazırlanmadan girmeye karar verdim. Ama bu da yemedi tabi.
Ben de bunlardan sonra ''yapabileceğim'' gençken yapılacak ... şey listesini hazırlamaya karar verdim.
Hem üzerimdeki psikolojik baskılara son vermem için, hem bu pısırıklığımdan kurtulmam için, hem de monoton hayatıma renk getirmek, kısacası kendimi mutlu hissetmek için,  hazır gençken bunu yapmaya ihtiyacım olduğuna inanıyorum.
Öneri beklerim :)

12 Nisan 2012 Perşembe

blogum vardı la benim

valla yazmaya yazmaya unuttum. bi de arkadaşlara adresi de vermiyom sanki çok bi şey yazıyorum da :D izleyiciler artınca söyliiciim :)
bu aptal evden taşınıyoruz. çok mesudum ondan. üç aydır beklemekten artık ümidi kesmiştik ama nasip bu günlere imiş :)
evi de nasıl bulduk: biz zaten taşınacaktık da sağa sola verdiğim ilanlardan benim iki okul yolu arkadışımdan birisi buldu.daha doğrusu bunların yan dairesi. yani en yakın arkadaşlarımdan biriyle komşu oluyoruz :)
ay! çok mutlu oldum yine :)
arada yazayım bari. buranın varlığı bile beni mutlu ediyo. ( çok mu gereksizcesine mutluyum ki )
hadi iyi davranın kendinize :)

12 Şubat 2012 Pazar

kararsızlık



çok stresli ve kararsızım. konu şu ki : eskiden ne olmak istediğimi bilmiyordum. şimdi en azından kafamda bazı kararlar var. ama şimdi de onlar beni tatmin etmiyorlar. 11. sınıf eşit ağırlıktayım. 9. sınıftayken iç mimar olma isteğimle eşit ağırlık seçmiştim. hala da istiyorum ama ailem pek istemiyor. haksız da sayılmazlar. biraz babadan geçen bir meslek. ve özel sektör sayılır. ben garanti bir iş olsun istiyordum. iç mimarlık tam bana göreydi ama malesef tercih listemden silindi. çizimimin iyi olduğunu düşünüyorum. farklı görüşlere açık yaratıcı düşünceli biriyim. ve ikna kabiliyetim de yüksek. işte tam bana göreydi. bunlar dışında  bende biraz da otoriterlik var. ve olaylara çözüm de getirebilirim. kendimi düzgün ifade edebiliyorum bu yüzden okulda genelde beni sözcü seçerler. ve her türlü organizasyonu da yaptım :) evet kendimi övmüş gibi hissediyorum, öyle de oldu zaten :D
konuya dönelim. iç mimar olmaktan vazgeçtiğim sırada hakim olmaya karar vermiştim. sonra bir ara pdr de okumaya karar verdim. ve bir de ezelden beri istediğim ingilizce öğretmenliği var. ha bir de türkçe öğretmenliği. şunu da belirtmem gerekiyo, bana öyle geliyo ki ne olursam olayım öğretmenlik içimde hep kalacak.
şimdi de hiç bahsetmediğim sorunuma geliyorum. bu mesleklerin hiçbiri aslında benim istediğim değil. ben güzel sanatlar lisesine gitmek istiyordum. asla işsiz kalmazdım ve en azından istediğim ve sevdiğim işi yapıyor olurdum. mesela müzik, resim öğretmenliği. biraz küçük meslekler ama tam bana göre.ve yine ailem istemedi.
ve bahsetmediğim diğer sorun da şu: ben Samsun' da okumayı istemiyorum.ailem de ilk tercihlerimi burdan yana kullanmamı istiyor. ben artık yavaş yavaş kendi ayaklarım üstünde durmak istiyorum. onlar zaten üniversiteyi nerde okursam okuyayım bunu yapabileceğimi söylüyorlar.
dün bir tercih listesi hazırladım. içinde bolca izmir ve bir kaç samsun vardı. sosyoloji, psikolojik danışmanlık, yabancı dil ve hukuktan tercihler yaptım. sonra ailemdeki herkese 10 tercihim arasından en çok destekledikleri 3 tanesini işaretlemelerini istedim.( kimse yanlış anlamasın tabii ki kararı ben veriyorum baskı falan görmüyorum yani :) onlardan sadece bir yardım aldım. ) en çok oyu on dokuz mayıs üniversitesi hukuk fakültesi aldı. tamam iyi güzel de. istemiyom ya! valla. hukuk benim gibi renkli bir insana göre değil. - gibi geliyo bana.
yardım almam gereken konu yine bunların hiçbiri değil. şu ikisi:
1. arkadaşlarımın yıllardır şaşmadığı hedefleri varken, seneye sınava girecek olan benim, iki günde bir hedef değiştiriyor olmam. hangi kararı vereyim diye sormuyorum. kararımı nasıl vereyim diye soruyorum. nasıl bir yol izlemeliyim, benim için en doğrusunu nasıl bulabilirim?
2. eşit ağırlığın gazabına uğradım. çok az seçeneğim var. 9. sınıftayken ailem bana iç mimar olmak istediğim için karşı çıkmamıştı. ben de seçmiştim. şimdi iş ciddiye bindi. o aralar sözele gitmek için de tutturmuştum. çünkü edebiyat öğretmeni olmak istiyordum. yine aile bireylerim şiddetle karşı çıktılar. resmen kavga çıkmıştı. yine yanlış anlaşılmasın sadece aklımdan bile geçirmememi (') istemişlerdi.
ben de diyorum kii. şu kadar yazdığımdan sonra çok yanlış bir kararmış gibi geliyor ama.. sayısalın bol ganimetlerinden mi faydalansam acep? evet kabul ediyorum son derece zor olacak ama deli gibi çalışırım ders çalışmaktan çekinmiyorum. orda seçim yapmam hiç zor olmaz. zaten sayısalın tüm meslekleri benim gözümde aynı zorlukta :D önemli olan oraya gitmek için cesareti toplamak. arkadaş çevremi umursamıyorum bile. zaten onlarla sadece bir senem kaldı. ben hayatıma hazırlanmak zorundayım.
 işte böylee.. ne yapsam nasıl yapsam birileri yardım etsin lütfen fikriniz ne olursa olsun yazmanızı rica ederim. bu kadar yazdıklarımı okuduğunuz için teşekkürler :)

1 Şubat 2012 Çarşamba

gün.15= yarıyıl tatili



günlerim hiç farklı değil. değişik bir şey yapmıyorum, arkadaşlarımla plan yapamıyorum. uyum sağlayamadıklarından daha önce de bahsetmiştim. gitar çalmak- yemek yemek- müzik dinlemek- ders çalışmak şeklinde her günüm.

neyse en azından ders çalıştım derim :) fizik çalıştım lan! bir eşit ağırlıkçı olarak :D

22 Ocak 2012 Pazar

okulu seviyorum.

on beş gün boyunca farklı bir şey yapmayacağım için biliyorum, sıkılacağımı.dershaneye yazıldım bir sürü kitap verdiler. ders çalışmam lazım. zaten boş test kitabım olduğunu bilmek beni rahatsız ediyo, çözüp bitirmek istiyorum.  her anımı ders çalışarak geçirmek zorundaymış gibi hissediyorum. en azından ders bari çalışmayı aileme borçlu olduğumu, bu kadarını da yapmak zorunda olduğumu biliyorum. kimse bana böyle hissettirmese de ben üzerimde ' başarmak zorunda olma baskısı ' diye bir şey hissetmeye başladım. bu bir buçuk yıl nasıl geçecek..böyle düşünmem ne kadar doğru...
okulu da özledim. tatilde farklı bir şey yapmadığımı söyledim. planlarım yok öyle şuraya buraya gitmiyorum. okulda en azından arkadaşlarla beraber ders işleniyordu :D tatilde arkadaşlarla buluşulmuyor mu derseniz, zaten çok arkadaşım yok, olanlar da buluşmak konusunda olabileceğin üstünde beceriksizler. mutlaka birinden farklı ses çıkar, kalanları da plana uymaz. eve çağırırım gelmezler, dışarda buluşmazlar.. falan filan. ki zaten ben de bu soğukta dışarıya çıkmam.
 ahh.. bu resim de okulda yaptığımız saçma eğlencelerden sadece biri. kendini feda eden dostumuz, biz.... :) ( mavi kalem tutan el benim :)
bu resmi gören 10 insanda 8'i ''bu ne şimdi, başka bir şey bulamamışlar mı, işi gücü yok da bunu mu konu almış, resimlemiş?... '' diyebilir. okulda 3. senem. ilk iki seneyi bir tek gerçek arkadaşım olmadan geçirdim. takip ettiğim herkes günlerini kankileriyle, dostlarıyla... geçirirken, benim arayacak bir arkadaşım yoktu. birbirimizi daha yeni yeni tanımaya başladık ve nihayet bir çevrem oluştu. şimdi onlarla sıkılmak bile çok eğlenceli. evet. bunu yaparken çok sıkılmıştık. sınav haftası, karamsar öğretmenler iğrenç notlar açıkladıktan sonra sınıftan çıkıp gidiyordu.biz de sıralarımıza yatıp, o öğretmenin sınavında ne yapacağımızı düşünüyorduk. tenefüse zaten kimse çıkmıyordu.
buraya kadar her zaman olan şeyleri anlattım. bu resimde de öyle ele parmağa bir şeyle çizmeyi çok seven süm., gelmiş beyz'in eline bir şeyler çiziyordu. sonra bir baktım, gülfi de gelmiş, berna falan derken hepimiz beyz'in eline böyle anlamsızlıklarla dolu  beynimizi yansıttık :D
saçma küçük bir resim için, belki sormayacağınız soruların cümlelerce cevabını verdim, çok konuştum belki , vaktinizi aldım ama.. hala da alıyorum galiba, neyse gittim ben bu cümle de bitmez :)

17 Ocak 2012 Salı

çekiliş var gelin!

iirem in blogunda 300 kişi şerefine çekiliş varmış :) katılmanızı tavsiye ederim. kendim de oje manyağı olduğumdan hoşuma gitmedi değil yani :)

8 Ocak 2012 Pazar

yine okul.. yine olaylar olaylar...

yine okul..yine olaylar olaylar..yani artık kız erkek meseleleri sınırı aştı..
çok güzel bi öğle arası, sınavı da atlatmışız rahat rahat oturuyorum. sonra dedim ki bi gezineyim, kızlar lavobosunun önündeki upuzuuun pencerelerden dışarı bakayım.
neyse baktım baktım.. sonra sınıfa geri dönerken ne göreyim!
biz a-11/b eşit ağırlığız. karşı sınıfımız, a-12/e sözel. bu sınıfın erkekleri hep kapının önünde durur. ben de onur kurulu temsilcisi olarak bizim sınıfın kızlarını ilerde kötü şeyler yaşanmaması için içeri çekmeye çalışırım (biraz gıcık bir görev olduğunun farkındayım.)
neyse konu dağıldı, bu sınıfın önü bu sefer bayağı kalabalıktı. şöyle bir içeri bakayım dedim, bir çocuk! kriz geçiriyor. sıraya yatırıyorlar, öğretmenler, öğrenciler... bir de baktım ki bizim kat dolmuş bile.
o sınıfın çoğunu tanıyorum. hem karşı sınıfımız olduğu için, hem de 24 kasımda o sınıfla program düzenlediğimiz için. o yüzden çok merak ettim kime ne olmuş diye.
(burada bir bilgi daha vermek zorundayım. bu karşı sınıfta çok hoş çocuklar var o yüzden biz de arkadaşlarla canımız sıkılınca içlerinden birilerini seçerek kendi çapımızda hoşlanıyoruz :D ben de bunlardan birini bi dosta hoşlandırtmaya çalışıyodum.)
sonra öğrendim ki kriz geçiren çocuk bu benim ayarlamaya çalıştığımmış. meseleyi de öğrendik sonra.
bu çocuk hakkında daha önce üzücü şeyler duymuştum. sevdiği kız okulun en başarılılarındanmış. en başarılıların olduğu okul gezisine gitmiş. gezide denizde boğularak ölmüş :( ondan sonra bu çocuk daha kimseye bakmamış. ( tabi bu ne kadar sahih bilmiyorum)
ambulans geldi götürdüler çocuğu. 9. sınıflardan bir kız ağlıyormuş çok fena. hocalar  bu sefer hep onun yanında. kalabalık bu sefer a-9/d' de.
mesele anlaşıldı tabi.
kıza teklif etmiş de, o da kabul etmemiş de ondan sonra çocuk böyle olmuş .. falan filan.
işte olay bu!
ya allam ben yorum yapmamalıydım ama yine kendimi tutamadım. bu konu hakkında birine konuşmam gerekiyordu. nedense kendimi ifade etme telaşı aldı bu konudan sonra.
ben şöyle düşünüyorum.
bu çocuk  bir sene kalmış. yani doksan üçlü. kız doksan yedili. oğlum daha bebesiniz lan. ben sizden büyük değilim. hepimiz bebeyiz yani. böyle birileri için ayılıp bayılmak için çok erken değil mi? bana öyle geliyor valla. ben o kıza ne diyim peki? böyle anne gibi öğüt vermek değil de, empati kurarak yazıyorum bunları. gerçekten bu kadar objektif olabiliyorum. o kadar garip bir durum yani benim için. ama şunu söyleyebilirim. yani ben sadece adını duyduğum birinin öldüğünü duyduğumda bile çok üzülüyorum. eğer bu 9. sınıftaki mesele masum bir duyguysa da sonuçta bunlar yaşandığında aralarında bir şeyler varmış. ve bu olaydan haliyle etkilenmiş. kendini toparlayabilmiş. belki bu son olayın da onunla bir bağlantısı vardır. ama yine de ben bu tür şeyleri yaşamak için çok erken olduğunu düşümüyorum. ya kendilerine yazık ediyorlar. bu günleri
çok daha güzel geçirebilirler. ben kimseye kimseden hoşlanmayın demiyorum. kimse kimseyle sevgili olmasın da demiyorum. ama bu işin devamı gelir arkadaşlar. artık neden  ben bilmiyorum ama sınıfta bazıları var, başlarına bir şey gelince onlara akıl hocalığı yapmamı istiyorlar. bana güvendiklerinden mi, mantıklı olduğumu düşündüklerinden mi.. ben onlara da aynı şeyi söylüyorum. bazen onlar yaşamadan bilemezsin diyorlar. ama biliyorum. yaşamadan biliyorum! benim işim okula gidip gelmek, ders çalışmak. başka hiç bir ekstra sorumluluk vermiyor ailem bana.  benden hiç bir şey beklemiyolar.  ben de onlar için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. ve onlar benim için çabalarken ben okulda başkaları için çabalamayı yanlış görüyorum. her şeyi dozunda tutarsak sorun yok bence. o yüzdeeen... öyle yani anladınız siz :)

1 Ocak 2012 Pazar

rahatlamaktan anladığım: gitar!




not: gitar arkadaşımın. benimki acayip eskiydi de.okulda 24 kasım programı için gitar çaldıydım. o günden bu resim. gitarın yanındaki de benim. biliyorum parmaklarım ölümüne kalın.

çok seviyorum ya. ben sinirlenince öyle içimden ona kadar falan sayamam ya da sessizce bir yere çekilemem. gitar ya gitar! :) sadece sinirlendiğimde değil, yorulduğumda mutluyken, her zaman yani..
he çok mu güzel çalıyorum. yöö aksine altı yıl (oha bayağı olmuş) önce sadece bir ay gitmiştim. ama hiç bırakmadım hep çaldım ve bir ay değil de bir yıl gitmiş kadar geliştirdim kendimi. tabi yine de harika çaldığımı düşünmüyorum. :)  hep geniş zaman kullanıyorum farkındayım ama bu sefer de öyle olacak, bir gün belki bir videomu yayınlarım :)